9 Şubat 2010 Salı

KARABURUN, KARABURUN

Karaburun, Karaburun,
İki bakkal bir furun.
Yüzlerce yılık geçmişi ile taptaze Karaburun…
Gövdesi boğum boğum, bereket yüklü dalları türkuaz denize eğilmiş asırlık zeytin ağaçları şahittir bu geçmişe.
Mordoğan köyündeki ya da Çatalkaya’daki koca çınar şahittir; eteğindeki pınarın gölcüğünde yüzünü yıkayan kendine hayran güzeller güzeli Narcissos’un Nergis çiçeğine dönüşmesine,
Manastır’daki sakız ağacı, Amberseki’deki ve Kaynarpınar’daki koca çınar, Azmaktaki ardıç şahittir; Yarin yanağından gayrı heryerde her şeyde hep beraber diyebilen dünyanın gerçek anlamda ilk komün sistemini kuran Şeyh Bedrettin müridi Dede Sultan Börklüce Mustafa’nın ve yoldaşlarının katline,
Denizgiren’deki koca çınar ve Sazak’taki koca yemiş şahittir; yıllarca kardeşçe yaşayan, acılarını ve Sevinçlerini paylaştıkları Rum komşularının yurtlarını terk edişlerine,
Onun içindir ki Denizgiren’deki koca çınar ve dahi Sazak’taki koca yemiş terk edilmişliğin hüznünü paylaşır Sazak’ta terk edilmiş evlerin duvarları ile.
Ahırlı’daki gürgen ve meşe şahittir; 1946 daki depreme. O yıkımdan sonra İzmir ile arasındaki eşek yolu asfaltlanmış, Ahırlı ile Kömürburnu birleştirilip adı kömürün karasından menkul Karaburun ilçesi olmuştur.
Bahar bir başka gelir Karaburun’a. Önce payamlar ve erikler çiçeğe keser pembe beyaz. Ardından mor menekşeler ve laleler kaplar toprağı. Sonra sarı ve beyaz papatyalar sarar tarlaları daha sonra da kan kırmızı gelincikler.
Mayıs gelince katırtırnaklarının ve iğdelerin baygın kokusuna dağ kekiklerinin keskin kokusu karışır.
Bir yağmur geçer bulut bulut Değirmen tepenin çamlşarının önünden.
Ardından güneş açar ve hava mis gibi amber kokar, toprak kokar.
Ve küçük ötücü kuşlar korosu başlar şarkılarına…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder